Kurul Kuruldu… ve Top Havada Kaldı
Kurul kuruldu.
Ve pickleball bir süreliğine durdu.
Top havada kaldı.
Raket sallandı ama devamı gelmedi.
Toplantılar yapıldı, ama oyun sahaya çıkmadı.
Dosyalar açıldı, klasörler doldu;
ama pickleball, bildiğimiz o canlı, sosyal, enerjik hâlinden uzaklaştı.
İşte tam bu noktada ister istemez şu soru geliyor:
Pickleball Kurulu neye kurulu? 😉
Çünkü kurul var…
Ama fişe takılmamış bir cihaz gibi.
Işık var ama enerji yok.
Düğme orada ama basan yok.
Düğmeye basılsa sanki sonunda ışık yok.
Bizim Bildiğimiz Bir Şey Var
Biz şunu biliyoruz:
Pickleball sahada büyür, klasörde değil.
Pickleball bencil değil, bizcil olunca çoğalır.
Aylarca, hatta yıllarca süren gönüllü emeğin ardından,
“artık resmî” denilen noktada bu çalışmanın güçlü bir çağlayana dönüşmesi beklenirken,
ne yazık ki açılmış su kanallarının, yönünü değiştirmeden mevcut büyük barajlara doğru akmaya devam ettiği görülüyor.
Bu akış ise çoğalarak ve büyüyerek, kapsayıcı ve sahiplenici bir yapıyla sürüyor.
O kanalları zaten; vizyon, deneyim ve adanmışlık açmıştı.
Asıl Sorun Nerede?
Belki de sorun şu:
Pickleball hızlı bir oyun.
Ama biz onu çok yavaş bir cümleye sokmaya çalışıyoruz.
Belki pickleball sosyal bir oyun,
ama biz oyunun elinden sosyalliğini alıyoruz.
Belki pickleball eğlenceli,
ama eğlencesini törpülüyoruz.
Belki de büyüyen vizyona erişmenin zor olacağı düşüncesiyle,
onu kontrol edebilmek adına küçük kalmasının tercih edildiği bir noktadayız.
Bu durum, çocuklukta yaşanan “benim oyuncağım” yaklaşımını hatırlatıyor.
Oysa bu bir oyuncak değil;
bu bir oyun ve herkesin oyunu.
Sahadan Gelen Gerçek
Bu kapsayıcı anlayış;
doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizin her köşesine
aynı emek ve aynı vizyonla, içi umutla doldurularak ekildi.
Zamanla büyüdü, gelişti ve meyvesini verdi.
Bugün ise dünyayla eşit koşullarda varlık gösteren bir noktaya ulaştı.
Tüm bunlar;
vizyonla, emekle, sabırla, özveri ve deneyimle mümkün oldu.
“Ben” ile değil, “biz” ile…
Bir duralım ve kendimize soralım:
Bu oyun gerçekten böyle mi olmak zorunda?
Sahadaki cevap ise çoktan verildi.
Bizim pickleball’u ulaştırdığımız;
81 ilin şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde
2 milyondan fazla birey,
bu sorunun yanıtını bizzat sahada ortaya koydu.
O Cevap Nerede Verildi?
Sahadaki cevap yalnızca skor tabelalarında değil;
- Köyünden çıkıp ülkesini temsil eden bir kız çocuğunun hikâyesinde,
- Bir kadının “ben de yapabiliyorum” dediği anda,
- Bir çocuğun ilk kez gülümsediği o puanda,
- Bir engellinin umudunda,
- Bir eğitmenin vizyonunda,
- Bir toplumun birlikte hareket edebildiği o küçük ama güçlü anlarda verildi.
Dünyanın en büyük sporcuları da benzer yollardan geçti.
Serena Williams, toprak sahalardan dünya kortlarına uzanan yolculuğunda yalnızca bir sporcu değil, bir toplumsal dönüşümün simgesi oldu.
(Bunun gibi yüzlerce örneğini yaşadık, okuduk ya da yaşattık.)
Onları büyük yapan yalnızca yetenekleri değil;
kapsayıcı bir sistemin, sabrın ve inancın varlığıydı.
Bu Kurul Ne İçin Var?
Bu kurul;
oynamak için mi var,
oynatmak için mi,
yoksa sadece “kurulmuş olmak” için mi?
Enerji Bağlantısı Yapıldığında…
Eminim ki doğru enerji bağlantısı yapıldığında,
pickleball zaten kendi ışığını yakacaktır.
Biz raketi bırakmadık.
Onun yarattığı değişimi de.
İyilik çoğalmaya devam ediyor.
Top hâlâ hareket halinde.
Ve bu top, ülkemin her şehrinden bireyin
dünyaya açılmasına fırsat verecek enerjiye sahip.
Biz bunun nasıl yapıldığını biliyoruz.
Çünkü biz bunu daha önce yaptık.
Biz toplumuz.
Biz sporcuyuz.
Biz takımız.
Eşitlikçi, adil ve kapsayıcı bir eğitmen kültürüyle
neler yapılabileceğini gösterdik.
Yazdık, anlattık, yayınladık, ulaştık ve ulaştırdık.
Son Bir Küçük Hatırlatma 😉
Bazen kiraz ağacından karpuz beklemekle olmaz.
Bazen güneşi avuç içine sığdırmaya çalışmak da çözüm değildir.
Balığa uçmayı öğretmek yerine,
sıkışmış hâllerin canlanmasına alan açmak gerekir.
Saygıyla.
Gülümseyerek.
Ve herkesi oyuna davet ederek.
Çünkü pickleball,
oynanınca güzeldir.
Davut GÜNGÖR
Uluslararası Pickleball Federasyonları Türkiye Temsilcisi
Uluslararası Raket Sporları Derneği Kurucusu